21 Ağustos 2015 Cuma

İzmir'den Bulgaristan'a nasil giderim?



Öncelikle belirtmeliyim ki bu benim ilk gezi-tavsiye yazım. Özellikle İzmir'de yaşayan ve yurtdışına kolay gezi olanaklarını merak eden arkadaşlar için faydalı olacağını umuyorum. Bulgaristan yurtdışına gerçekleştirdiğim en son gezi ancak daha önce yazmaya vakit bulamadığım diğer yurtdışı ziyaretlerini de geriye dönük yazmaya çalışacağım.

Gerçekleştirdiğim bu son kısa gezide Bulgaristan'ı seçmemin sebebi vaktimin kısıtlı olması (4-5 gün kadar) ve daha önce dibimizde bulunan bu komşu ülkeyi ziyaret edememiş olmam. Bulgaristana gitmeden önce blog yazılarını ve gezi rehberi tarzı siteleri araştırdım. İzmir'de belirli bir göçmen nüfusunun yaşadığını biliyordum ancak İzmir-Bulgaristan arası otobüs seferleri olduğundan haberim yoktu. Zira daha önce ne bir yerde reklamını gördüm, ne de çevremden duyumlarım oldu. İlk etapta işin kolayı olan uçuş biletlerine baktım. Ancak İzmir-Bulgaristan arası uçuşlar hem pahalı hem de direk uçuş yok. Ardından Google'a 'İzmir-Bulgaristan otobüs' yazmamla birlikte iki ayrı şirketin haftanın neredeyse her günü sefer yaptığını gördüm. Fiyatı ise ayrı bir sürpriz: 50 TL!  Yani İzmir'den Ankara'ya gitmekten daha ucuz...

Şimdi sırasıyla bu seyahati, bazı ipuçlarını ve Bulgaristan ile ilgili tavsiyelerimi paylaşacağım.


I. İzmir'den yola çıkış:

İzmir'den Bulgaristan'a direk otobüs var evet. Ancak bu otobüsler büyük ihtimalle ziyaret etmek isteyeceğiniz Sofya ya da Varna'ya gitmiyor. Türk azınlığın yaşadığı Haskovo ya da Kırcali'ye kadar gidebiliyorsunuz.

Bu sehayati gerçekleştiren firmalar Akbulut ve Özikizler. Aşağıda internet sitelerini bulabilirsiniz. Netten bilet alınmıyor ancak arayıp yer ayırtabilirsiniz.

http://www.akbulutood.com

http://www.izmirbulgaristan.com/otobus-seferleri.html


Ben tercihimi Özikizler'den yana kullandım ve memnun kaldım. Arayıp yer ayırtmanız yeterli. Otobüse İzmir otogarından binebiliyorsunuz ve biletinizi otobüste alabiliyorsunuz.

Ben akşam 18:00 otobüsüne bindim. Otobüs orta halli konfora sahip ancak servis gayet iyi. Şoför ve muavin çok nazik insanlardı. Dilediğiniz zaman su vs. isteyebiliyorsunuz.


İzmir otogarından yola çıktıktan sonra batı sahilinden devam ederek Çanakkale üzerinden feribotla karşıya geçerek Edirne, ardından Kapıkule üzerinden Bulgaristan'a giriş yapıyorsunuz. Sınırdan sonra 1 buçuk saat daha yolun ardından Haskovo'ya ulaşıyorsunuz. Yolculuğun normalde 10 saat civarında sürmesi gerekiyor ancak ben Ağustos ortasında gittiğim için inanılmaz bir pasaport kontrol kuyruğu vardı. Bu sebeple sınırda 2 saat kaybettik.

                             

Bulgaristan polisi ile ilgili gtimeden önce bolca tavsiye veren oldu ve çok da iyi şeyler duymadım. Ya ben şanslıydım ya da cidden tamamı bir önyargıdan ibaret söylenenlerin. Pasaport kontrolünde uzattım pasaportu. Bulgar polisi tek soru sordu (Türkçe); Kardeş nereye gidersin? Ben de Varna'ya giderim dedim rahat bir tavırla ( sanki her hafta Bulgaristan'a gidiyormuş gibi yaparsanız sorun yaşamazsınız sanırım ). Olay bundan ibaret, bastı mührü geçtim.

Kısa bir süre sonra vardık Haskovo'ya. Bu arada ben öncelikle Burgas ve Varna tarafına gideceğim için Haskovo'da indim. İlk olarak Sofya'ya gidecekler için Kırcali'de inmek daha mantıklı olacaktır sanırım.

İşte sizi Haskovo'da böyle bir otogar karşılıyor. Sabah 8 gibi Haskovo'ya ulaştık.


Asıl planım Burgas ve Varna'ya gitmek olduğu için Haskovo'da zaman geçirmeden başka bir otobüse binip devam etmeyi düşünüyordum ancak Burgas'a giden en yakın otobüs saat 13:30'daymış... Kaldık Haskovo'da! Aldım bileti yer kalmaz korkusuyla, hadi Haskovo'yu gezeyim dedim. Yarım saatte her tarafını gördüm sanırım. Aynı sokaklardan 2-3 defa geçtikten sonra bir yere oturup beklemeye başladım otobüs saatimi. İşte Haskovo'dan bazı fotoğraflar:







Otobüs saatim gelmeye yakın yolda yemek üzere birşeyler almak için bakınırken bir fırına rastladım. Baniçka denilen, bizdeki böreğin aynısı ve benzeri birçok çeşit hamur işini kolayca her yerde bulabiliyorsunuz. 




II. Burgas ve Varna, biraz vakit varsa ekstradan Sozopol.

Haskovo'dan otobüse binip Burgas'a doğru yola çıktım. Haskovo Burgas arası tek seçenek var o da Arda Tur. Harita üzerinde çok uzak görünmese de Bulgaristan'da yollar pek iyi değil ve normalde 2-3 saat kadar sürmesi gereken yolculuk 4 buçuk saat sürdü ve saat 18:00'da Burgas'a ulaştım. Burgas'ı çok kısa ziyaret ettim o yüzden pek bahsedemeyeceğim ancak şehir merkezi yarım gün geçirilebilecek bir yer.


Önceden planlamama rağmen bir arkadaşımın tavsiyesiyle Sozopol'a gitmeye karar verdim. Burgas'dan 4 Leva ödeyerek Karadeniz kıyısındaki bu küçük kıyı kasabasına ulaşıyorsunuz. Normalde Sozopol'u ziyaret edip Varna'ya dönmeyi düşünürken yorgunluktan geceyi bu küçük kasabada geçirmeye karar verdim. 25 Leva karşılığında bir pansiyon bulmanız mümkün. Önceden rezervasyonla daha da uygun fiyata bulabilirsiniz.







Bulgaristan'a gitmişken boza içmeden olmazdı. Boza Bulgaristan'da Türkiye'de olduğundan daha yaygın. Sabah kahvaltısında bile böreğin yanında boza içiliyor. Rengi daha koyu ve daha şekerli bir tadı var.

Sozopol'da bir gece geçirdikten sonra sabah Karadeniz manzarası eşliğinde bir kahve ve ardından Varna'ya doğru yola koyulduk. Yine arkadaşımın önerisiyle otobüse binmek yerine otostop yapmayı tercih ettik.


Sozopol'dan Varna'ya 3 araç değiştirerek neredeyse otobüs ile aynı sürede ulaşmayı başardık. Varna Bulgaristan'ın belki de en yaşanabilir kenti. Şehir içi ulaşım gayet kolay ve ucuz.
                                      

                                      

Varna'ya giderseniz ilk tavsiyem şehri tamamen görebilmeniz için şu anda adını hatırlayamadığım, şehir merkezinde bulunan şu çok katlı otelin teras katına çıkmanız.


Bu sayede aşağıdaki manzarayı görmeniz mümkün oluyor. Ancak terastaki cafe ve restaurant oldukça pahalı, o yüzden manzarayı izleyip, birkaç fotoğraf çekip ayrıldık oradan.


Otelin önündeki ana caddeden sahile doğru devam ettiğinizde karşınıza bir meydan çıkıyor. Ben gittiğimde festival zamanıydı, sokaklarda geleneksel danslar yapılıyordu ve birçok geleneksel ürüne rastlamak mümkün oldu.


Bulgaristan'daki yeme içme kültürü Türkiye'den çok farklı değil ancak farklı bazı tatlara da sahipler. Fotoğrafta gördüğünüz Menta adı verilen bir içecekleri var. Sade ya da kahve kreması karıştırarak içebiliyorsunuz.


III. Varna'dan Sofya'ya...

Varna'daki kısa ziyaretin ardından sabah 11'de otobüse binerek Sofya'ya gitme vakti gelmişti. Tren 7-8 saat sürüyor ve Bulgaristan'daki arkadaşlarım trenlerde sık sık arıza çıktığını söylediler. O yüzden otobüsü tercih ettim. Sofya biletinizi en az 1 gün önceden almanızı tavsiye ederim. BIOMET firmasının iyi olduğunu söylediler ancak yer kalmamıştı. O yüzden UNION IVKONI isimli firmadan bilet almak zorunda kaldım. Öğrencilere birkaç Leva indirim yapıyorlar. 27 Leva karşılığında Varna-Sofya biletini aldım. Yanınıza su ve yiyecek almanız gerekiyor. Türkiye'deki otobüsler gibi ikram servisi vs. beklemeyin:)



6 saatlik bir yolculuğun ardından Sofya terminaline ulaştım. Çoğu kişinin söylediği doğruymuş; Sofya'daki otobüs terminali tren istasyonunun hemen yanında ve pek de güvenli bir yer değil. Gündüz seyahat etmek daha mantıklı diye düşünüyorum. Özellikle sahte taksilere, ayaküstü para bozduranlara dikkat edin. Bir de Sofya otobüs terminalinde 'information desk' adı altında hayatından bezmiş bir teyzenin oturduğu yardım masasına gidip de bilgi alma zahmetinde bulunmayın. Herhangi birine sorun gideceğiniz yeri daha fazla yardım alırsınız:) 

 Neyse, bir şekilde otogardan çıkıp tramway duraklarını bulmayı başardım. Tramway durağında şehir merkezine gitmek için 7 numaralı tramwaya binmem gerekiyordu. Durakta pek de tekin görünmeyen, büyük ihtimalle sokakta yaşayan bir-iki kişi birşeyler sordu ancak anlamadım. Sonra biri başladı Türkçe konuşmaya! Adam kolumdan tutup binmem gereken tramwaya kadar eşlik etti, yardımcı oldu sağolsun ( tedbirli ama önyargılı olmamak lazım ya). 

Konaklama için Makedonia meydanında, çoğu kişinin tavsiye ettiği Hostel Mostel'de kaldım. Gayet uygun fiyatının yanı sıra kahvaltı ve akşam yemeği dahil. Ayrıca kaldığım en sosyal hostel diyebilirim. Sabahları şehir içinde yürüyüş, akşamları da kalan diğer misafirlerle hep birlikte öğrenci barlarını ziyaret gibi aktivitelere katılma şansınız oluyor. Hostelin görünümü işte böyle bir şey:


Hostel Mostel'in iyi yanlarından biri bedava kilitli dolap imkanı sunmaları. Check-out yaptıktan sonra bile gezmek için gün boyunca valizinizi bırakabiliyorsunuz. Ayrıca hostel'den yürüyerek Sofya merkezin çoğu yerine ulaşabiliyorsunuz. 



Sofya'da komunist dönemden kalan kocaman binalar dikkatinizi çekecektir. Özellikle aşağıda gördüğünüz adalet sarayı birçok kişinin buluşma mekanı. İsmini telaffuz edemesem de Sofya'da yaşayan arkadaşlarımla buluşmak için 'Aslanlı binanın önündeyim' demem yetti. Binanın yakınında parlemento binası ve üzerinde bulunduğu caddenin devamında bizim Kıbrıs Şehitleri Caddesi'ne benzeyen, tüm cafe ve restaurantların bulunduğu, hatta güzel nargile içebileceğiniz uzun bir cadde var.





Sofya'yı benimki gibi kısıtlı zamanda ziyaret ediyorsanız bedava yürüyüş turuna katılmanız en mantıklı seçenek. Bu sayede şehrin en önemli yapılarını 2 saat içinde görmeniz mümkün oluyor. Bu turun ismi her ne kadar bedava yürüyüş turu olsa da tur sonunda bir miktar (zorunlu değil) ödeme yapmanız fena olmayacaktır. Tur esnasında hem Bulgar eserleri, hem sovyet zamandan kalma eserler, hem de Osmanlı eserlerine rastlıyorsunuz. Aşağıda gördüğünüz de Sofya'nın orta yerindeki Banyabaşı Camii. Mimar Sinan tarafından yapıldığı düşünülse de kesin olarak kanıtlanamamış.



Sofya'nın birçok yerinde çeşmeler mevcut ve bazılarından sıcak su akıyor. Farklı tadı ve kokusu olan bu su içilebiliyor ve kışın çok soğukta insanlar ellerini ısıtıyorlarmış.






Varna'da olduğu gibi Sofya'da da ulaşım çok rahat. Tramway ya da metro ile çoğu yere hızlıca varabiliyorsunuz. Şehiriçi ulaşım biletleri 1 Leva. Sofya şehir merkezini turladıktan sonra biraz da Sofya'nın farklı mahallelerinden birini görebilmek için 'Jenski Pazar', yani kadın pazarı denilen yere gitmeye karar verdim. İsmi biraz acayip olsa da çağrıştırdığı şeyle alakası yok bu mahallenin. İsmin sebebini bilmiyorum ancak kadınların daha çok alış-veriş yaptığı bir yer olduğu için bu isim konmuştur diye düşünüyorum.



Kadın pazarı ve etrafı beklediğimin aksine gayet sakin bir yer. Aşağıda gördüğünüz yerden girdikten sonra yerel ürünler satan dükkanlar ve küçük restaurantlara ulaşıyorsunuz. Buradan Bulgaristan'a özgü peynir gibi ürünleri uygun fiyata bulabilirsiniz.






Sofya ile ilgili detaylı bilgiyi birçok internet sitesinde kolayca bulabilirsiniz. Ben bu yazıda daha çok kendi gözlemlerimi ve İzmir'den Bulgaristan'a seyahat'in ekonomik ve kolay yolunu anlatmaya çalıştım. Sofya Avrupanın en güzel başkentlerinden biri olmayabilir ancak Bulgar gençleri ile tanışmak ve ne kadar benzer olduğumuzu görmek için bile gitmeye değer. 


Son olarak dönüş için birkaç bilgi vermek istiyorum. Karayolu ile dönecek olursanız İzmir'e direk otobüs yok, önce Haskovo ya da Kırcali'ye gitmeniz gerekecek. Ben farklı bir yol seçerek önce İstanbul'a geçmeyi tercih ettim. Sofya'dan İstanbul'a Has turizm, Metro gibi 4-5 firma her gün sefer düzenliyor. Saati daha uygun olduğu için ben biletimi Metro'dan aldım. Akşam 11'de yola çıktık. Dönüşte, gelişin aksine pasaport kuyruğu yoktu. Bu sebeple toplamda 7 buçuk saatte Esenler otogarına ulaştık. 

Şimdilik paylaşacaklarım bu kadar. Sorularınız olursa yorum yazabilirsiniz. 

Sevgilerle




19 Mayıs 2013 Pazar

EVS in South of France, at Cote d'Azur

Hello dear friends,

It is the first time ever that I am writing a blog, the reason is to let you know about my recent experiences in life, especially about that big adventure called "European Voluntary Service" or "EVS" or "SVE" in french.

Well, lets start from the beggining and have a look what I have done so far!

Departure from Izmir, Turkey



After staying 7 years in this beautiful city of Turkey, it was time to leave for France, but first I needed to know final details about EVS from experienced trainers. To do that Sefik Emre Coskun and Muratcan Karagoz, my ex-collegues and friends helped me a lot and gave useful informations during "Departure Seminar" organized by "Dokuz Eylul Project Manegement and Guidance Unit".

I also add that TREX-EVS association contributed a lot to my EVS adventure, by its seminars, giving me the chance to speak with EX-EVS volunteers and learn about their experiences.

Then it was time so say goodbye for a while to life in Turkey, to friends and to Turkish tea!


Arrival at Nice, Cote d'Azur  - 7th of February 2013


After a long trip starting from my hometown Gaziantep, changing the flight in Istanbul, I finally arrived at the city "Nice" in France.



It is the 5th biggest city of france with a population of 344.000. In comparison to the other big cities of france it is much more secure, has an interesting history and a wonderful old town. Italians called it " Nizza ", it is still possible to see the italian effect on buildings.

I will give more information about this city later on. Now I continue...

At the airport of Nice, I was welcomed by 1 french, 1 hungarian and 1 Latvian, quite surprised! It was a nice welcome, they immediately took me to the place where my EVS would begin: Cap d'Ail.









Centre Méditerranéen d'Etudes Francaises, the language school where I started volunteering is in Cap d'Ail, which is a town situated in a place from where you can walk to Monaco, take a bus to Nice, or a 30 minutes train to Italy.

























It is has a view of sea from the top, and has a hill behind, called "Tete de chien". It is a little bit tiring to climb up to the school, we have to walk some stairs, it is a nice path though..

























At the end of the stairs, when we reach to the to top, at the terrasse of the school we have this view..

























Talking about the school, I should talk about Jean Cocteau (You would remember him for the movie "The Beauty and the Beast" ), who spent some time here and built this theatre in 1959.

























He was inspired by Greek theatre when he made it, it is seen " Komodia & Tragodia" written on the top of the scene, and a representation of the play "Orphée" in the middle.


And Volunteering Starts!


After my arrival, I didn't really feel very tired as Turkish Airlines is the best of the Europe and make you feel home ( yes advertising! :) , I immediately wanted to go out and discover the area. It didn't take a long time to see all Cap d'Ail, because it is quite small and a calm place. At least it has a wonderful restaurant and a market open sundays ( it is rare in France ), at least Cote d'Azur.

Well it is our lovely local restaurant where we usually eat pizza and drink coffee:

























After discovering Cap d'Ail, it was time to see the closest country : Monaco!

























It is the world's second smallest but most populated country, still ruled by monarchy. It is a place where there is no tax! People of Monaco called "Monagesque". If you are one of them, as you pay no tax, you almost pay no rent too!

























That is the way which goes to the palace of Monaco, then we have the palace:


























But the most popular place to visit in Monaco is not the palace! Not hard to guess...


























Yes, "Casino Monte-Carlo", even if it is not my favorite place, it's worth to see at least one time.. And just next to it, there is hotel where you can have a breakfast for 600 Euros (not joking) ...

Here is a nice place to eat at Monaco:

























After all, a good side of Monaco is Formula 1 of course. I am lucky to see the preparations for this event.





























Arrival Seminar

One of the best part of EVS adventure is the "Arrival Seminar" where you meet other voluteers, make new friends and share experiences. It is a week full of work but also full of fun! My seminar was in a small town called "Sommiere". It is a quite good protected medieval town. During the night there is nothing open, but there is a small river and a nice castle where you can have a nice time without no sound, during the night , everybody is home in Sommiere.


























Making new friends...


























Getting to know local people..



















Then goodbye to Sommiere, coming back to Cap d'ail passing through Nimes:
























After the arrival seminar I was more clear in my mind, it helped me a lot in putting my goals for EVS more clearly and I learned many basic tips for living in France.



Life in the school

The place where I am volunteering is basically a French language school, offering also cultural activities and daily trips to its visitors. So we have students from many nationalities. The first month of my arrival was quite interesting and international, we were hosting a Japanese group from Nagoya University. As I am a lover of Japanese culture and people, I was so glad to meet them. They were so calm, respectful and friendly.


























We attended many activities and made trips around Cote d'Azur. Here they are presenting their country, writing our names with japanese alphabet..

























Peace!
























A trip to the beach at Nice..






















Day trip to Italy, San Remo
























Wakame soup! Delicious!

























Similar to me?
























Attending the festival in Nice..






















After 3 weeks of nice and funny time, we said goodbye but still getting postcards, that is japanese friendship!

I and other 3 volunteers: Lazslo from Hungary,Diana from Latvia and Umut from Turkey, we continued to welcome to student groups from Italy, Spain, Germany, United States, Australia, Nederlands etc.. Here we see some photograps taken during all the activities..

Umut,playing petanque (traditional french game) with German students..

























Jean Cocteau workshop, painting ceramic dishes
























Visiting Fragonard perfume factory with Spanish students.

























Visiting Greek house "Villa Kerylos" with Australian studens..
























Thanks to the trips with students I travelled the popular destinations around Cote d'Azur, but I also wanted to see some local life and to meet local people...


Exploring South of France

Whenever I have some time, I always tried to see the places where I haven't been yet. When people talk about Cote d'Azur, the first thing to say is the "sea,sun and sand and money" but for me doesn't come first. The thing amazes me more is old medieval villages, local life and natural beauty around here. Under this topic I want to share some pictures taken during all this visits-trips. I will write more detailed about this area under another entry.. Here we go again!

Antibes, at the port
























Watching the sea..

























Nice place to rest..
























Visiting Picasso museum in Antibes



























A nice small street in old town of Antibes

























Then we have Cannes, where every year a huge film festival held...
























Feeding the birds in Cannes...
























Some french women out for a sunny day..
























Eating "Paninis"



























The red carpet.. It is not  a special thing but famous just because of celebrity people who walked on it.





























And then we have Nice, which is the biggest city closest to Cap d'Ail..



























Second hand books, magazines etc. - Palais de Justice at Old town of Nice
























Nice is really beautiful, but as I said I am keeping it for my next topic, i have to give more detailed infirmation about this city.. Now i want to share some shots taken in some small villages of French Riviera...

Villefranche

A picnic at Villefranche with Erasmus students of Nice






























Eze Village



























And Roquebrune.. My favorite..






























As it is written on a wall in Roquebrune village " Here or somewhere else, carpe diem" !

To be continued...